“Sayın Cumhurbaşkanı öğretmenliğe ve Maarif Müfettişliğine heves etmediği için ne kadar şanslı” diyorum. Ne demek istiyorsun diye çıkışanlar oluyor, dinleyene kadar tabi.
Kişisel gelişim kitapları, Abraham Lincoln’ün hayat hikayesini anlatır ve zorluklarla nasıl başa çıktığını, siyasette kaybettiği seçimlerden ziyade kaybetmediği umuduyla bir gün nasıl başardığını anlatır ve ABD Başkanı oluşunu “vay anasını” dedirterek hikayeleştirir. Hâlbuki kişisel gelişim kitaplarının yazmadığı, Abraham Lincoln’ü geride bırakan birçok başarı öyküsü vardır ve bu öykülerden biri herkesin gözü önünde gerilim yüklü sahneleriyle Türkiye’de geçmiştir.
Okurken bazı yerlerinde boğazımın düğümlendiği Hüseyin Besli’nin “Bir Liderin Doğuşu” kitabı bütün kişisel gelişim kitaplarını gölgede bırakacak bir öyküyü konu alır. 40 yaşında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen bir liderin mücadelesini, azmini ve inancını yitirmemesini, başarı merdivenlerini nasıl birer birer çıktığını konu alır. 40’ında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Sonrası herkesin bildiği gibi yargının siyasallaşmasıyla başlayan malum süreç ve “Muhtar Bile Olamaz” manşetleri... Pınarhisar Cezaevi, mahkûmiyet, tahliye, yeniden başlangıç, kefen giyilerek çıkılan yolculuk, siyasi zafer, 12 yıllık Başbakanlık, darbe girişimlerini püskürtme, vesayete diz çöktürme ve sonunda Cumhurbaşkanlığı...
Sayın Cumhurbaşkanı iyi ki siyaseti seçmiş ve bu başarı öyküsüyle rahmetli Necmettin Erbakan gibi Abraham Lincoln’ün pabucunu dama atmış diyorum. Öğretmenliğe ve Maarif Müfettişliğine heves etmediği için ne kadar şanslı demekten de kendimi alamıyorum. Eğer ataması yapılmayan bir öğretmen olsaydı ve KPSS bariyerini aşmaya çalışsaydı, 40 yaşına kadar her şeyi bitirmesi gerekirdi. 40 yaşını 1 ay 1 gün geçtiğinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan öğretmen olmaya heves etseydi 40 yaşına takılacak ve bütün hayalleri suya düşecekti. Yok eğer Maarif Müfettişi olmaya kalkışsaydı o zaman işi biraz daha zordu ve 35 yaşı geçirmemek için zamanı durdurmak ya da saati hep geriye almak zorundaydı.
Çehov, “Aşılmasına imkan olmayan hiç bir duvar yoktur” der. Sanırım Milli Eğitim mevzuatından haberi yok. Nasıl mı, anlatayım.
11.06.2000 tarihli Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumu Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, “öğretmenliğe ilk defa atanacaklar bakımından başvuruların ilk günü itibarıyla 40 yaşından gün almamış olmak” hükmünü getirdiğinde kamuda çalışan bir erkek 44, kadın ise 40 yaşında emekli olabiliyordu. Bu durumda emeklilik yaşını geçenlerin öğretmenliğe ve eğitim müffettişliğine alınmasının bir anlamı olamazdı zaten. Onun için 13.08.1999 tarihli İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği’ne de, müfettişliğe başvuruda kendisinden sonra yayınlanan Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği gibi “40 yaş” sınırı konulmuştu.
Sosyal Güvenlik Kurumu’yla ilgili yapılan yasal düzenlemelerde 01.10.2008 tarihinden sonra işe girenler için emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olarak değiştirildi. Bu tarihten sonra yapılacak yeni düzenlemelerde öğretmenlik ve maarif müffettişliğine girişte emeklilik yaşının yükselmesine eşdeğer yaş sınırı 40’tan yukarı çekilmesi gerekirken, 06.05.2010 tarihinde yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde “Öğretmenliğe ilk defa atanacaklar bakımından başvuruların ilk günü itibarıyla 40 yaşından gün almamış olmak” hükmü korundu. Maarif Müfettişlerine gelince, 24.06.2011 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği’nin “Müfettiş yardımcılığına atanacaklarda aranacak şartlar” kısmında “Müfettiş yardımcılığı yarışma sınavının açıldığı yılın aralık ayının son gününde 40 yaşını doldurmamış olmak” yine yer aldı. Emeklilik mevzuatına oranla kurulan mantıkla getirilen öğretmenlik ve maarif müfettişliğine giriş için getirilen 40 yaş sınırı zamanla neredeyse değişmez kural halini aldı. Yaş sınırı da yükseltilsin derken, 24.05.2014 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Denetim Başkanlıkları Maarif Müfettişleri Yönetmeliği’nin “Yazılı sınava katılacaklarda aranacak şartlar” bölümüne “Yazılı sınava katılacaklarda, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak; … Yarışma sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak, … şartları aranır” ibaresi eklenerek 35 sınırına çekildi.
İnsanların yarına ilişkin hayallerini, umudunu elinden almaktır bu. Bir yanlışın bütün doğruları götürmesinden başka bir şey değil. Meslek liselerine karşı acımasızca uygulanan katsayı uygulaması çocukların yarına ilişkin umudunu öldürdüğü için tehlikeliydi. Bütün meslek liselilerin üniversite falan kazandığı ya da kazanacağı yoktu. Yahya Kemal Beyatlı, “İnsan, âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar” diyor. Kafkas kültürüne göre, “Ümit yok olunca at koşmaz.” Kanuri kültürüne göre ise, “Umut dünyanın direğidir.”
İnsanların yarına ilişkin umudunu yok ettiğinizde başka bir şeyi yok etmenize gerek kalmadığını bilmeniz gerekir. Sınırı kaldırdığınızda herkesin öğretmen ya da maarif müffettişi olması gibi bir şey söz konusu olacak değil. İnsanlar yine şanslarını kontenjan oranında deneyecek ve sonuç olarak ihtiyaç kadarı alınacaktır.
Türkiye mağdurlar ülkesidir. Dün üniversiteden çeşitli nedenlerle atılan ya da ayrılmak zorunda kalanların bugün ümitleri yeşermişse, onlara mevzuat engeli çıkarıp “hop biz neci oluyoruz” demenin anlamı yok. Atama bekleyen 300 bine yakın öğretmenle yarışan ve 40 yaşında KPSS’yi aşabilen öğretmen adayını tebrik etmek lazım.
Milli Eğitim Bakanlığı, yaş sınırını kaldırmalı ya da en kötü ihtimalle emekli yaşına oranla yeniden düzenlemelidir. Öğretmen adaylarına yolu, maarif müfettişi olmak isteyenlere ise hem yolu hem de yeni sınavı bir an önce açmalıdır.
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Siyonizmin sponsorları da bedelini ödeyecek
Zorluklar dayanışmayla aşılır, sorunlar örgütlenerek çözülür
Örgütlü gücümüzle tarih yazıyor, yetkimizle kazanım üretiyoruz
Eğitim sisteminin ihtiyacı tamir mi, imar mı?
Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: Eğitim çalışanları
Hakkımızdan azına razı olmadık, olmayız
Pagan kültürden medet uman çağdaşlık
Kamu görevlisi devletin yükü değil, gücüdür
Yeni ufuklardan yeni umutlara
Paradigmalar sarmalında kadın ve emek
Denetim, kadavraya otopsi değil, hayata koruyucu hekimlik yapmaktır
Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir
"Eğitim kovayı doldurmak değil, ateşi tutuşturmaktır"
Seçimimiz daha ideal bir eğitim düzeni içindir
Şiddet eğitimi tehdit ve tahdit ediyor
Yanlışı göstermek doğruyu görenlerin hakkıdır
Bir istiklal ve istikbal meselesi olarak öğretmenlik mesleği
Bugün için umut gelecek için müjdeyiz
Sıralama ve yerleştirme baskısı altındaki ortaöğretime yerleştirme serüvenimiz
Niceliğimizin büyüklüğünü niteliğimizin gücüyle besliyoruz
Yabancı dil öğretimi için önce öğretmen
Cefayla açılan yolu vefayla yürüyoruz
Özel öğretimin hâli ve sorunlarının halli
Tarihin öznesi olmak için paradigmayı değiştirmeliyiz
Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır
Hikmet sırrına erebilen üstün zekâlı çocukları tanıma ve yetiştirme davamız
Büyük Türkiye hedefine inanmış 402 bin üyeyle yeni anayasa yolculuğu başlatıyoruz
Muhaciri olduğumuz dünyanın Ensarı olmak
"Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın..."
Öncü medeniyet davasında imam hatip okullarının önemi ve sorumluluğu
Hep birlikte hareketleneceğiz, bereketlenerek büyümeye devam edeceğiz
Şimdi, herkesin kazandığı toplu sözleşmeyi anlatma vakti
Kültür elçisi olarak misafir öğrenciler
'İnsanlığın son adası'nda mesuliyetimiz
Denetimin unvan, imkân ve yetki sorunu
Hayatı Hakk'a uydurmak için bismillah...
Hayatı Durdurmak Kimlerin İşine Yarar?
KYK Artık Sorunların Altını Değil Üstünü Çizmeli
Öğretmenler Neden 'Ek Dersi' Değil de 'Ek İşi' Tercih Ediyorlar?
Dünü Kuşanıp Yarını Kuşatacaklar Buluştu
Yüreği, Kavgası, Sevdası ve Kalemi Güzel Adam
'Akademik Zam' Yeni Hükümetin Önceliği Olmalıdır
Aynı Sorun Aynı Hata Aynı Tartışma
FATİH Projesi Mesleki Eğitimi Uçurabilir mi?
İmkânsız Diye Bir Şey Yoktur
İHH'ya Hasım Olanlar İsrail'e Hısım Olanlardır
Milli Eğitimin Çağı Dönüştürecek Projesi
YÖK, Teknik Öğretmenleri Duymalıdır
Şafak Pavey'in Merhameti Değil, Rosa Parks'ın Başarısı
Sendikacılığın Öğretmeni Erol Battal
Öğretmenler Zimmetle Karşı Karşıya!
Sayın Bakanım, Bürokratların Öğretmene Neden Zulmediyor?
MEB Hukuk Müşavirliği Başörtüye Serbestliği Hazmedemedi mi?
Onlar Çaresizliklerinden, Biz İse İnsanlığımızdan Utandık
Eğitim-İş’e Acil Şifalar Diliyorum
Kılık Kıyafet Özgürlüğü Eyleminde Dik Duranlar ve Dibe Vuranlar
MEB “Unutan iyileşir” Politikasını Bırakmalı
Milli Eğitim 100 Temel Eseri, Ertuğrul Günay İse Kendini Gözden Geçirsin
Sıddık Ertaş’ın Rosa Parks Duruşunu Kutluyorum
Devletin Sadık Kulları ‘Çiçek Olun’…
Statükonun Mankurtlaşmış Kibirli Bekçilerine
Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete
Çığlıklar Feryada Dönüştü Çözüm: İl Emri
Eğitim-Bir-Sen Neleri Yapmadı?
‘Kamusal Alan’ Koca Bir Yalan!
Bakan Felaket Tellallarını Ters Köşeye Yatırdı
Bakan’ın İçi Burkulmuş, Biz ise Çileden Çıktık
Öğretmenler Bu Kez Himmet Değil Buğday İstiyor
Herkesi Eğitim Müfettişi Olmaya Davet Ediyorum
Bazı Eğitim Müfettişleri İstiklal Mahkemelerine Rahmet Okutuyor!
Özel Harekât Okullara Kaydırılsın (!)
Yalan Namertlerin Cesaretidir
Fişleyen Rektörü ve Dışlanan Doçenti Anlayabilmek…
Kurban Olarak Daha Kaç Okul Müdürü Lazım?
Şeflere “Ötanazi” Uygulanıyor
BT Öğretmenlerinin Sorunları Çözülebilir mi?
Sözleşmeli Yolluğunda Yanlışlar Zinciri!
Öğretmen Performans Değerlendirme Taslağı Üzerine
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ