Sendika dediğin…
Sadece toplu sözleşme zamanı hatırlanacak, sadece promosyon pazarlığına öncü olacak bir şey değil. Hiç unutmadığım o söz: Sendika diye bir insan yok.
Sendika dediğin…
Gerektiğinde hayatı durdurabilmeli.
Ama bu, sokak ortasında yumruğunu masaya vurmakla olmaz.
Kavgayla, bilek güreşiyle hiç olmaz.
Sendika dediğin, akılla ve söylemle hayatı durdurur.
Bir cümleyle dengeleri sarsar, bir kelimeyle kapıları açar.
Toplumu ikna eden, üyelerine güven veren… İşte gerçek sendika odur.
Bugün geldiğimiz noktada asıl mesele şudur:
Sendika, güvenilir olmak zorundadır.
Üyesi ona baktığında, “benim hakkımı savunur” diyebilmeli.
Kamuoyu duyduğunda, “bu sendika konuşuyorsa doğrudur” demeli.
Çünkü güven yoksa, sendika sadece tabela olur.
Güven varsa, sendika koca bir toplumun vicdanı olur.
Eğitim-Bir-Sen işte tam da burada doğdu.
Kuru kuruya bir sendika değil, bir medeniyet iddiasının parçası olarak doğdu.
İnsanı merkeze aldı. Öğretmeni, öğrenciyi, okulu, toplumu bir bütün olarak gördü.
Yeri geldiğinde sadece maaşı değil, öğretmenin ve eğitim çalışanının itibarını, öğrencinin geleceğini, eğitimin onurunu savundu.
Ve bu anlayışı bize armağan eden Mehmet Âkif İnan…
Hani “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde” diye başlayan o büyük dava adamı…
Sendikayı yalnızca hak arama zemini değil, aynı zamanda bir kültür, bir değer ve bir mücadele alanı olarak inşa etti.
Düşünceyle yoğurdu, şiirle besledi, emekle kurdu.
Bugün binlerce eğitim çalışanının bir araya gelerek oluşturduğu bu büyük çatı, işte onun attığı temellerin üzerine yükseldi.
Bakın, Mehmet Âkif İnan’ın sendikacılığı, sendikacılık mecrağına şunu öğretti: Sendika dediğin sadece öğretmenin maaş bordrosunda değil, çocuğun sınıfında, toplumun vicdanında da söz söyleyebilmeli.
Eğer haksızlık varsa susmayacak, eğer hak varsa savunacak. Ama bunu yaparken kırıp dökmeyecek. Akılla, sözün gücüyle, medeniyet bilinciyle yapacak.
Bugün Eğitim-Bir-Sen’in yürüttüğü sendikacılık da bu anlayışın mirasıdır. Masanın bir tarafında hakkı, diğer tarafında hakkaniyeti gözetmektir. Gerektiğinde hayatı durdurmak ama hayata kastetmeden, tam tersine hayatı onarmak için.
Çünkü sendika dediğin, sadece maaş zammı istemez…
Sendika dediğin, öğrencisinin geleceğini, öğretmeninin onurunu, toplumun huzurunu savunur.
Ve gerektiğinde…
Hayatı durdurur ki hayat devam edebilsin.
Ersin MORAL
Ordu Eğitim Bir Sen Başkan Yardımcısı
(Eğitim ve Sosyal İşler)
"Eğitimde Proje Yükü: Projelerin Ağırlığı Altında Kalan Eğitim Süreci"
Bir Sabah Uyandık… Sendikalar Yok!
Dağılın Baylar
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
İLKSAN’da Göz Boyayan İyileştirme